Sultan Seyyid Battal Gazi Türbesi ve Tekkesi

Example HTML page

Battal Gazi Kimdir?

Battal Gazi Hz. Muhammed ve İmam Ali yani Ehlibeyt soyundan Seyyid’tir Ailesi Emevi’lerin Kerbela zulmünden sonra can güvenliği nedeni ile sırası ile Medine, Küfe, Bağdat, Malatya’ya gelmiştir. Şehitler serdarı Hz. Hüseyin’in oğlu  Zeynel Abidin’in oğlu Zeyd’in beşinci kuşak evladı Hasan ve Hüseyin gazi kardeşlerden Hüseyin Gazi’nin oğludur. İmam Zeyd, Emevi hükümdarı Hişâm b. Abdulmelik’e (Mervan’ın oğlu) zulmüne karşı savaşıp şehit düşmüştür.

Babası Malatya serdarı olarak ünlenmiştir. Serdar; Hakkın yolunda serini verme anlamındadır. Aile Malatya’ya gelince üç Ehlibeyt ocağı kurar. Hüseyin Gazi’nin türbesi ise Ankara’da ve üzerinde bir Bektaşi tekkesi bulunur.

Hakkında bilinenler, sözlü gelen bilgiler ile Uluğbey’de teke ve türbesi olan ve amcası Hasan Gazi’nin soyundan gelen Veli Baba’ya ait Velayetname ve Hacı Bektaşı-ı Velayetnamesi’dir. Battal Gazi; Kerametleri, kahramanlığı, yiğitliği ile halkın içinde destanlaşmıştır. Malatya’dan İstanbul’a kadar yoldaşları ile birlikte Muhammed’i İslam’ı yine İsevi İslam mensuplarına yaymıştır.

Hakkında bilinenle çoğunluklar söylenceler ile Uluğbey’de teke ve türbesi olan ve amcası Hasan Gazi’nin soyundan gelen Veli Baba’ya ait Velayetname ve Hacı Bektaş-ı Velayetnamesidir.

Battal Gazi’nin İsmi ve Manevi İsmi

Yazılı kaynaklarda Asıl adının Abdullah olduğudur. “Battal” ise manevi ismidir. Battal; Bismillahirahmanirahim, Beytullah, Bekke, Bektaş gibi “Ba” ile başlar ve bu Yüce Tanrı’nın Nuruna işarettir. Battal kelime olarak ayrıca olağan üstü büyük anlamındadır. Battal, nurdan olan ve manevi derecesi büyük olan ulu bir evliyadır. Gazi ismi ise yaşamını Yüce Tanrı’nın yoluna adamanın ifadesidir.

Bu manayı destekleyen bir başka ifadeyi Hacı Bektaş-ı Veli velayetnamesinde görüyoruz. Bu anlatımda Battal Gazi’nin mezara gelince Hünkar; Esselam-ü aleyküm suyum başı dedi. Seyyid’in kutlu mezarında Eleykümüsselam ilim şehrim diye cevap geldi.

Mücadelesi daha çok kerametleri ve İslam tasavvufu anlayışı konusundaki mücadelesine dayanır. Bu anlayış ve gaza gönülleri fethetmek üzerine kurulmuştur.

Hacı Bektaş-ı Veli velayetnamesinde anlatılan Sultan Seyyid Battal Gazi gibi ulu erenlerin hikmetinden sual olunmaz. Hakikat yolcuları bu gerçeği böyle bildiler. Gönüllerini aşk ile doldurup Hak yoluna canlarını kurban ettiler.

Hacı Bektaş- Veli – Seyyid Battal Gazi

Hacı Bektaş, Seyyid Gazi’nin mezarını ziyarete niyet etti. Seyyid Gazi’nin mezarı, bir vakitler belirsizdi. Sonradan Sultan Alaeddin’in anası, ruyasında gördü. Gördüğü yere büyük bir türbe yaptırdı, bu suretle mamur oldu. Hünkar, yanlızca Sulucakaraöyük’ten yola çıktı. Yapılan türbenin, Seyyid Gazi’nin mezarı üstüne yapılıp yapılmadığı hakkında şüphe edenlerin, artık şüphesi kalmadı. Yolda bir köyde, muhiplerinden birinin evine kondu. O muhip, erenlere teslim oldu. Erenler, onu traş ettiler, kuşak kuşattılar. Giderlerken erenler şahı dedi, bunca nesneye razı değiliz, bize kerem edip armağan verseniz. Hünkar, başından tacını, belinden kemerini, ayağından paşparmaklarını çıkarıp verdi, armağanımız olsun buyurdu, yola revan oldu.

Bacı iline varınca gene bir muhib, Hünkar’a teslim oldu. Hünkar, onu traş etti, tac giydirdi, derviş etti. O adamın, bir sürü koyunu, bir sürü de kuzusu vardı. Bütün halkı çağırdı. Bir sürü kuzuyu kurban etti.Hünkar, bu kuzuların bir kaçı yeter bize, ne diye hepsini boğazlıyorsun dediyse de o adam, erenler şahı dedi, kuzu da nedir, canım yoluna kurban olsun. Bu hareketi; erenlere hoş geldi, sen dedi, erlik ettin, aşkımıza bir sürü kuzuyu kurban eyledin. Bundan yeğ şu ki biz de seni ziyana sokmayız, o koyuncukları da meleye meleye bırakmayız. Emretti, o kuzuların başlarını derilerini karıştırmadılar. Her pişip yenen kuzunun kemiğini, yine kendi derisinin içine koydular, başını, ayağını da derinin içine bıraktılar, hepsini bir damın içine doldurdular, kapıyı kapadılar. Hünkar, kalkıp secde’ye durdu ve dua etti, ellerini yüzüne sürdü, emretti, damın kapısını açtılar. Tam o sırada koyun da gelmiş, sağılmıştı, emişecek yere gelmişti. Kapıyı açar açmaz gördüler ki kuzular, dirilmiş. Çıkıp meleşerek koyunlara vardılar. Halk, bu kerameti görüp Hünkar’ın eline ayağına düştü. O dervişin adını da kuzukıran koydular, soyuna Kuzukıranoğulları derler.

Hünkar, Kuzukıran’la vedalaşıp yola revan oldu. Seyyid Gazi’nin mezarına yaklaştı. Orda bir pınar vardı, adına (Ak) pınar derlerdi. Orda, batın erenleri, Hünkarı karşıladılar, hoş geldin, kadem getirdin, gelişin kutlu olsun dediler. Mezarı bekleyen zahir erenleri de karşı çıktılar, merhabalaştılar, Hünkar’ı ağırladılar.

Hünkar, mezara gelince, orda olan erenlerin rivayetleri şöyledir ki Esselam-ü aleyküm suyum başı dedi. Seyyid’in kutlu mezarında Eleykümüsselam ilim, şehrim diye çevap geldi. derken Hünkar, kıyısı, ucu olmayan bir deniz oldu. seyyid’in mezarı, o denizin içinde bir kabak gibi yüzmeye başladı. Sonra gene Hünkar da, Seyyid’in mezarı da eski haline geldi.

Derken bu sefer Seyyid Gazi’nin mezarı, ucu bucağı görünmeyen bir deniz oldu, Hünkar, o denizde bir gemi haline geldi, yüzdü, yürüdü. Biraz sonra Hünkar da, Seyyid’in mezarı da gene gerisi geriye eski haline döndü.

Hünkar, Seyyid’in mezarının kapısında bir taşı ısırdı. O taş, hala orda durur. Bir müddet sonra Hünkar, ordan kalkıp Sulucakaraöyük’e geldi, devletle karar etti. Fakat tacı, paşmakları, kemerleri, orda kaldı, hala da ordadır.

İslam ansiklopedisinin kabul edilmez Battal Gazi hatası?

İslam ansiklopedisi “Battal Gazi’den bahseden Ya‘kūbî ve Taberî’den başlayarak Evliya Çelebi’ye gelinceye kadar Mes‘ûdî, İbn Asâkir, İbnü’l-Esîr, Sıbt İbnü’l-Cevzî, İbn Şâkir el-Kütübî, İbn Fazlullah el-Ömerî, Zehebî, İbn Kesîr, Gelibolulu Mustafa Âlî gibi pek çok kaynakta tarih ve menkıbe iç içedir. Bu malzemeye dayanarak Battal Gazi’nin tarihî şahsiyetini ortaya koymak oldukça zordur. Mevcut rivayetler tarihî tenkide tâbi tutulup menkıbeler bir kenara bırakılınca Battal Gazi hakkında elde çok az ve yetersiz bilgi kalmaktadır.”

İslam ansiklopedisi Battal Gazi hakkında menkıbeler dışında tarihi kaynakların çok az ve yetersiz kaldığını tespiti yaptığı halde sadece Bizans kaynaklarına dayanarak onu Emevi komutanı ilan edebilmesi kabul edilmez bir hatadır. Bizans tarihçilerinin görüşü daha çok onun Emevi ülkesinden gelmesini tarif etmek için “Emevi”, kendisine bağlı topluluklara önderlik ettiği içinde “Komutan” ismi ile tanımlamalarının ötesine geçmesi mümkün değildir. Battal gazi bir devlete veya hanedanlığa bağlı değildir ve halk içinde yaşayan ve mücadele eden bir manevi inanç önderidir.

Araplar arasında tutulan veya desteklenen bir kişi değildir. Daha çok Türk akıncıları ile Anadolu’daki Türkler ile İsevi müslümanlar arasında kabul görmüş.

Seyyid Battal Gazi ailesi İslam ve Ehlibeyt düşmanı Emevilerden kaçıp Malatya’ya gelmiştir. Emeviler, Hz. Muhammed ve Ehlibeyt’in canlarını, mallarını, manevi miraslarını yok etmek için her zulmü yapmışlardır. Yok edemedikleri kısmın ise içini boşaltarak kendi menfaatleri için değiştirilmiş ve kullanmışlardır. Evliya Çelebi dahi bu görüşte olduğunu yine İslam ansiklopedisinde şöyle belirtmektedir. “Bazı rivayetlerde IX. yüzyılda, yani Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd zamanında (786-809) Malatya civarında yaşamış gösterilirse de (Târîh-i Taberî-i Kebîr Tercümesi, III, 512; Evliya Çelebi, III, 13-14).

Battal Gazi Türbesi

Battal Gazi Türbe ve Dergahı  Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde, Üçler Tepesi’nin doğuya bakan yamaçları üzerindedir.

Türbe ilk olarak sevenleri tarafında ziyaret edilen bir kabirdir.  Bu kabire Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddin Keyhusrev’in eşi Ümmühan Hatun gördüğü rüya üzerine büyük bir türbe taptırmıştır.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin Battal Gazi türbesini ziyaret edip bura hakkındaki şüpheleri giderdikten sonra Türbeye ilave Tekke yapılmıştı

XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı handanlığının tekkeleri kontrol altına almak için yaptığı haksızlıklardan biri bu tekkeye de yapılmıştır. Tekke Hz. Muhammed’in mescidini örnek aldığı halde saltanat camisi yapılmıştır. Bektaşi’lerin ünlü dergahlarından biri olarak 1826 yılında yeniçeri ocağının kaldırılması ile  Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz’in tekrar açmasına kadar kapatılmıştır. Son olarak 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar hizmet vermiştir. Tekke ve türbe 1956-1961 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır.

Seyyid Battal Gazi Türbesi, cami, iki çilehâne, türbedar odası, Mihaloğulları Türbesi, Ümmühan Hatun Medresesi ve Türbesi, Kadıncık Ana (Ayni Ana), Kesikbaşlar ve Çoban Baba türbeleri, Bektaşî Dergâhı, Kırklar Meydanı (Semâhâne), Halife Meydanı, aşevi, fırın ve medrese odaları bulunur.

Medrese odalarının avluya bakan cephelerinde kök boya ile “Allah, Muhammed, Ali, kutbülârifîn Hazret-i Sultan Seyyid Battal Gazi” yazılı semâhâne ve türbenin duvarlarında bitkisel bezemeler ve çiçek desenlerinin bulunduğu eski resimler bulunur.

Battal Gazi adına Türkiye’nin birçok yerinde türbe bulunmaktadır. Araplar içinde ise hiçbir izi yoktur.

Kayaklar :

1 – Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamaesi

2 – Veli Baya Velayetnamesi

3 – BİR BEKTAŞİ KAYNAĞI OLARAK VELİ BABA MENÂKIPNÂMESİ The Manaqibnama of Veli Baba as a Bektashi Source Doğan KAPLAN*

4 – İslam Ansiklopedisi “Seyyit Battal Gazi Külliyesi” ve “Battal Gazi” maddeleri

İlk Yayın : 22 Nisan 2015

Düzenleme : 05.04.2024

Hazırlayan Nihat Vural

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

26Daha fazla mesaj var Hacı Bektaş Veli Kategori
Sizin için önerilen
Hacı Bektaş-ı Veli dergahı ve dergahta yaşayan İslam

Hacı Bektaş-ı Veli dergahı ve dergahta yaşayan İslam Hacı Bektaş, doğumundan altı ay geçince şehadet...